top of page
  • Writer's pictureEgehan Celik

Eşyanın tabiatı, Objet petit a ve Empirik Platon'culuk

Çevrem eşyalarla, nesnelerle dolu. Elimdeki bir Pisagor Kadehi, bunları yazarken kullandığım bir kalem, önümde bu yazıları burada paylaşmamı sağlayan bir bilgisayar veyahut çok istediğim bir araba, ayakkabı, elbise, gerçekleştirmeyi istediğim bir tatil planı, gönül verdiğim bir ideolojik görüş...


Bu nesneler var ve bu nesnelerden beklediğim bir şeyler var, bu nesnelerden istediğim bir şeyler var. Bu nesnelere yüklediğim bir takım anlamlar var. Öyle ki, çevremdeki her bir nesne birer sembole yani bir tür gösterene(signifier) dönüşmüş durumda. Hayatıma, nesnelere yüklediğim bu anlamları katabilmem için, bu nesneleri çevremde bulundurmaya ihtiyaç duyar bir konumdayım.


Bu yazının devamında kısaca Platon, Kant ve Freud'a göndermeler yaparak, Jacques Lacan'ın "objet petit a" yani "küçük a nesnesi" adını verdiği bir kavramı özetlemeye çalışacağım.



Yukarıda bahsettiğim nesneler, cansız nesnelerdi. Etrafımızdaki eşyalar...

Bir de etrafımızdaki insanlar var. Sevdiğimiz insanlar, arkadaşlarımız, ailemiz, aşık olduğumuz kişi. Cansız nesnelerle, eşyalarla bu insanlar arasında ne tür bir bağlantı olabilir?

Yani, soru şu: Cansız nesnelerin, zihnim için birer sembole, gösterene dönüşmesi gibi hayatımda karşılaştığım insanlar da, böyle bir süreçten geçiyor olabilir mi?


Odamdaki bu eşyalara anlamlar, duygular atfederek onları bu anlamların gösterenleri haline getiriyorum. Öyleyse, insanları da bir beden olarak deneyimleyen, duyularım, yani Freud'un "sense-pcpt" olarak bahsettiği dış dünyadan veri çeken mekanizma, gayet açık ki insanları da gösterenler olarak zihne atmaktadır. Bakınız, burada doğrudan, zihnin, nesnelerden oluşan materyal dünyayı; Platoncu bir deyimle, "idealar" vasıtasıyla kavramakta olduğunu ileri sürüyorum.

İtiraf etmeliyim ki, idea kavramına, Platon'da olduğu gibi aşkın bir varlık hali atfetmektense; Platon'a empirikçi bir okuma yaparak, idea'ların, sense'ler--yani fiziksel hissetme-- vasıtasıyla kurulduğu ve evrimle aktarıldığı üzerinde durmaktayım. Öyle ki, Freud'un psikanaliz düşüncesinin daha ilk yıllarında ileri sürdüğü "besetzung" kavramının, bir tür nöronal enerji devinimi içermesi ve bu bağlamda enerjinin ekonomisinden bahsedilmesinin Platon'un "idealar kuramına" yönelik empirik okumayla paralel olduğunu düşünmekteyim.

Bu noktada Freud'dan çevirdiğim bir alıntıya yer vereyim, "Eğer canlı varlıkların cansız varlıklardan sonra geldiğini ve cansızların evrimiyle canlı duruma geldiğini varsayacak olursak, içgüdülerle(instincts) formüle ettiğimiz, hep bir önceki duruma geri dönme eğilimi, ölüm içgüdüsüyle de uyumlu olacaktır." [1].

Dolayısıyla, Platon'nun idea kuramına yönelik empirik bir okuma, Lacan'ın gerçek ve imajiner kavramlarını düşünürken aydınlatıcı etkiye sahip olacaktır.


Söz gelimi, nesnenin zihin tarafından kavranışının bir "vorstellung" ürünü olduğu söylenebilir. "Vorstellung" kavramı Freud'un metinlerinde önemli bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Türkçe'de kavramsallaştırma ya da imgeleme olarak düşünebileceğimiz gibi "önden/önceden yerleştirilen/kurulan" gibi bir anlamı da kapsadığından birebir kelime karşılığını bulmak kolay değildir. Öyleyse, materyal dünya ve materyal olmayan dünya, yani düşleme ait olan dünya, insan zihni için birbirinden ayrı düşünülemeyecek bir yapıdadır. Çünkü insan zihnine ait materyal olmayan, "vorstellung" ürünü olan dünya, materyal dünyadan "sense-pcpt"lerin çektiği verilerle kurulmuş-construct edilmiş- bir yapıdır.

Diğer bir deyişle, materyal dünya "das Ding an Sich"tir, yani materyal dünyadaki nesneler "kendinde şeydirler". Freud'dan yaklaşık yüz yıl önce yaşamış olan Immenuel Kant, insan zihninin, dünyayı nasıl deneyimlediğini incelemeye koyulduğunda, şeylerin bize nasıl göründükleri ve şeylerin kendilerinde nasıl varoldukları üzerine bir ayrım yapar. Kendinde şeyler, zihinsel aygıtların formasyonuna girmeden önce noumenon'dur. Henüz, insan anlamasının nesnesi haline gelmemiştir. Zihinsel aygıtların nesnesi haline gelen şeylerse, artık phenomenon haline gelmiştir, yani insan zihnine ait olan zaman ve uzam mevhumuna, anlama yetilerinin formasyonlarına bir çeşit maruz kalmıştır. Kant bu kavramlarla rasyonel ve empirik felsefenin temellerini attıktan sonra Freud'un daha empirik temelde açtığı "vorstellung" kavramıyla karşılaşmaktayız.


İnsan zihninin nesneler ve onlara semboller atayan aracı, dil üzerinden kendini bir özne olarak kurma sürecini daha iyi anlayabilmek için bilgisayarlarda çalışan obje-oriented(nesne temelli) kodlama dilleri örnek verilebilir. Bilgisayar dili logical yani mantıksal postulalarla, önermeler zinciriyle yapılandırılmıştır. Bundan yıllar önce Wittgenstein'ın insan dilini de mantıksal bağlama yerleştirmeye çabalayıp başarısız olmasının da gösterdiği gibi, insan zihni de bir nevi obje-oriente çalışsa da bu biçim illogical yanı mantık dışı bir biçimde yapılanmaktadır. Bu bağlamda, neden psikanalizin mantıklı ya da bilinçli olanla doğrudan ilgilenmediği ve analiz sürecini rüyalar, metaforlar, semboller, dile getirmeler ve sesler gibi gösterenler biçiminde inceleme yolunu seçtiği gayet anlaşılırdır. Bu bahsettiklerim psikanalizin üzerine kurulmuş olduğu "bilinçdışı" kavramını özetlemektedir.


Materyal ve materyal olmayan dünya ayrımında karşılaştığımız bu kavramlar bizi Lacan'ın "küçük a nesnesi" adını verdiği kavrama getirmektedir. "Küçük a nesnesi", zihnin kendini bir özne olarak construct-inşa- ettiği süreçte, insan öznelliğinde ortaya çıkan imajiner eksikliğe karşılık gelmektedir. İnsan arzusunu, canlı ve cansız nesnelere konuşlandırarak (yani Freud'daki besetzung--yatırım, konuşlandırma-- ve Lacan'daki desir--arzu-- kavramlarını birlikte kullanıyorum) , onlarla bir tür "sahne performansı-acting out" ilişkisine girerek "diyalektik bir conflict-çatışmayla-", "Küçük a nesnesi"ni bulmaya ve onunla temel eksikliğini doldurmaya çabalamaktadır. Fakat "küçük a nesnesi" insanın elinden hep kaçmaktadır, çünkü öyle bir nesne aslında yoktur.


Yani, Sezen Aksu'nun şarkısında dediği gibi: "Hiç aç susuz yaşamadım ki

Hiç parasız pulsuz kalmadım ki

Hiç aşksız sevgisiz olmadım ki

Neden, neye, kime bu özlem?"



[1] Freud, S., Moses and Monotheism, An Outline of Psycho-Analysis and Other Works, Vol. XXIII (1937-1939), The Hogarth Press (1964), Tr., James Strachey, p. 148-149

bottom of page